Van Ceza Avukatı 

Vanda özel hukuk haricinde ceza hukuku ve infaz hukuku ile ilgilenen ve bu alanda uzmanlaşmış avukatlara Van Ceza Avukatı denmektedir. Van Ceza avukatları kanunda suç ve ceza sayılan konularla, hakkında soruşturma başlatılarak suçlu durumuna düşen kişililerin savunmalarıyla ve müştekilerin şikâyet haklarını kullanmakta nasıl bir yol izleyeceği hakkında olan konularla ilgilenirler. 

Van Ceza Avukatı ve Van Avukat Ömer Cimcak Ceza Hukuku ve Ceza Muhakemesi Hukuku alanında yurt içinde ve yurt dışında özel eğitimler almıştır, aldığı bu eğitimleri avukatlık mesleğinde çeşitlendirerek ve geliştirerek uygulana Avukat Ömer Cimcak özellik Ceza Davaları ve Ağır Ceza Davalarında başarılarıyla dikkat çekmektedir. Van Ceza Avukatı ve Van Ağır Ceza Avukatı olarak görev yapan Van Avukat Ömer Cimcak Van ilinde faaliyetlerine ve görevine devam etmektedir.

Van Ceza Avukatı Van Avukat Ömer Cimcak 

Ceza Hukuku alanında karşılaştığınız tüm hukuki sorunlara profesyonel çözümler getirmektedir. Van Avukat Ömer Cimcak Hukuk ve Danışmanlık Ofisi olarak hukuki araştırmalarımıza ve çalışmalarımıza mesai saatleri içinde ve dışında devam etmekteyiz.


Ceza Hukuku alanında danışmak için Van Ceza Avukatı  0535 374 86 42

VAN CEZA AVUKATI MAKALESİ

CEZA MUHAKEMESİ KANUNU'NDA YAKALAMA VE GÖZALTI USULÜ

Toplumun olduğu her yerde hukuk kuralları mevcuttur. Hukuk, halkın genel iradesinin bir yansımasıdır .  Ceza hukuku ise toplumun güvenliğini, özgürlüğünü, ilerlemesini sağlamak ve pekiştirmek için yapma ya da yapmama eylemi olarak toplum iradesinin devlet aracılığıyla tezahür etmesinden oluşur. Çalışmanın konusunu oluşturan “yakalama ve gözaltı” kavramları koruma tedbiri olduklarından, ceza muhakemesi kurumlarıdır. Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yakalama kavramının tanımı bulunmamaktadır. Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği (YGAİY) Madde 4’te; “Kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut veya hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi için denetim altına alınması gereken veya suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınmasını, ifade eder.” biçiminde tanımlanmaktadır. Yakalama kavram olarak bir hakimin kararı olmadan kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Gözaltı ise tutuklunun nezarethanede tutulması halini ifade etmektedir. CMK Madde 91’de gözaltı; tedbirin alınmasına ilişkin soruşturma açısından zorunlu olması ve kişinin suç işlediğine dair şüpheye işaret eden delillerin bulunması durumunda belirli bir süre için özgürlüğü sınırlayan bir koruma tedbiridir. Bu önlemler, oldukça hassastır çünkü insan hak ve özgürlüklerini kısıtlarlar. Dolayısıyla demokratik toplumsal düzeni ancak olası hak ihlallerini önleyerek sürdürmek, insan haklarına saygılı yasal düzenlemeleri ele almak, evrensel ilkelere ve uluslararası hukuka uymak ve nihayet mevcut hukuk kurallarını tüm insanlara uygulamak mümkündür . Kural olarak kişinin hak ve özgürlükleri üzerinde yapılacak kısıtlamalar hakim güvencesine tabi tutulmalı ve hakim kararı alınmadan bu tür kısıtlamalar uygulanmamalıdır. Ancak yakalama ve gözaltı koruma tedbirlerininin uygulanması için bilhassa bir hakimin kararı bekleniyorsa bu durumda bunlarla istenilen hedeflere ulaşmak söz konusu olmayacağı gibi,  ceza muhakemesinin genel amacı olan maddi gerçeğe ulaşmak da mümkün olmayacaktır. Bu nedenle tutuklama ve gözaltı, kanunda öngörülen belirli şartların varlığında hakim kararı alınmadan kolluk kuvvetleri ve kolluk görevlisi dışında kişiler tarafından da gerçekleştirilebilecek koruma önlemleridir.

“Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Yakalama ve Gözaltı Usulü” isimli bu çalışmada önce, yakalama, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yakalama ve gözaltı usulü, ve gözaltı ile ilgili genel ve hukuksal tanımlar verilmiş, ardından Ceza Muhakemesi Kanunu’yla ilgili genel bilgilere yer verilmiş, ardından birer koruma tedbiri olan yakalama ve gözaltı kurumları; koruma tedbiri, koşulları, yakalamanın mümkün olmadığı durumlar, birtakım özel yakalama durumları ve yakalamanın gerçekleştirilmesi üzerinde durulduktan sonra, CMK’da gözaltı usulü, gözaltına alma koruma tedbirinin koşulları, gözaltına alınan kimsenin hakları, gözaltı süreleri, gözaltına alınan kişinin hakim karşısına çıkarılması, yakalama ve gözaltıyla ilgili hakime başvurabilmesi benzeri başlıklar üzerinde durulacak, nihayetinde yakalama ve gözaltı denetimi suretiyle çalışma tamamlanacaktır.


Yakalama ve gözaltına alma koruma tedbirleri kural olarak kişi özgürlüğünün hakim kararı olmaksızın kısıtlanmasıdır.  5271 sayılı CMK’nın 90 ve devamında gelen maddelerinde yer alan yakalama, Kanunda öngörülen şartların yerine getirilmesi halinde kişinin özgürlüğünün hakim kararı olmaksızın herhangi biri veya kolluk kuvvetleri tarafından kısıtlanabileceğini ifade eder. 5271 Sayılı CMK, yakalama kurumunu herkes tarafından gerçekleştirilebilecek ve kolluk kuvvetleri tarafından yapılabilecek yakalama ayrımına göre düzenlemiş ve şartlarını belirlemiştir. Tutuklamanın herkes tarafından gerçekleştirilebilmesi, 1) kişinin suç işlerken denk gelinmesi veya 2) suçüstü bir eylem nedeniyle takip edilen kişinin kaçma durumunun olması ya da kimliğinin derhal tespit edilme olasılığı bulunmaması durumlarından birisinin gerçekleşmesi ve eğer şikayete ilişkin bir suç mevcutsa o zaman şikayet ile ilgili olarak, çocuklara, bedenleri veya zayıflıkları nedeniyle kendilerini kontrol edemeyenlere karşı işlenen suçüstü hal dışında şikayet koşulunun yerine getirilmesi gerekir. Kolluk, herkesin yakalama yetkisinin bulunduğu durumlarda yakalama yetkisine sahip olduğu gibi; özel olarak tutuklama kararı veya yakalama emrinin düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde; Cumhuriyet Savcısına veya amirlerine derhal başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptir . 

Gözaltı, tutuklandıktan sonra Cumhuriyet Savcısı tarafından serbest bırakılmayan bir kişinin, Kanunda belirtilen şartların varlığında, gözaltı kapsamında yürütülecek soruşturma süreci tamamlanıncaya ve kanunda belirtilen sürelerin sonuna değin özgürlüğünün Cumhuriyet Savcısının kararı ile kısıtlanmasıdır. CMK, tutuklanan kişinin kolluk tarafından kendiliğinden tutuklanmasını kabul etmemekte ve bu konuda karar alma yetkisini Cumhuriyet Savcısına bırakmaktadır. CMK, tutukluluğu, tutuklanan kişinin hukuki statüsü olarak değil, kendine özgü koşullarıyla farklı bir koruma önlemi olarak düzenlemiştir. Buna göre tutuklanan kişinin gözaltına alınabilmesi için 1) soruşturma açısından tutukluluğun zorunlu olması, 2) kişinin suç işlediğini düşündürebilecek işaretlerin varlığı gerekmektedir. CMK gözaltı süresini, yakalanan kişinin yakalandığı yere en yakın hakim önüne çıkarılması için zorunlu süre hariç yakalandığı andan itibaren 24 saat olarak belirlemiştir. Kişilerin toplu olarak işlediği suçlarda ise, delillerin toplanmasında yaşanabilecek olası güçlük veya şüpheli kişi sayısının çokluğu sebebiyle, Cumhuriyet Savcısı gözaltı süresini her defasında bir günü geçmemek üzere üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir . CMK, 141 vd. maddelerinde ayrıca kanuna aykırı yakalama durumlarında tazminat talep etme ve bununla birlikte talebin karar sürecini de düzenlemiştir.


VAN AVUKAT CMK AVUKATININ GÖREV VE SORUMLULUKLARI

CMK avukatlığı  van avukat olarak aslen bir “müdafi” olarak görevlendirilmedir. CMK görevlendirmesi alan avukat bu durumdan sonra cezalandırma ve sorgu sürecinde olan kişinin müdafisidir. CMK avukatının temel olarak uygulaması gereken görev ve sorumlulukları aşağıda belirtildiği gibidir :

1.  Öncelikle savunma görevlisi olarak atandığınız kişi ile kimsenin duymayacağı özel bir ortamda mutlaka yüz yüze görüşme sağlanmalıdır.


2. Müdafiisi olduğunuz kişinin ifadesini alma sürecini takip etmeli ve sonuçlandırmalısınız.


3. Emniyete gitmiş iseniz emniyette bulunan gözaltı defteri kayıtlarını incelemeniz gerekir.


4. Savunduğunuz kişiye kesinlikle şu soruları yöneltmelisiniz; Ne zaman gözaltına alındınız?, Yakınlarınız haberdar edildi mi? Sizi buraya getirirken kolluk kuvvetleri tarafından size herhangi bir belge imzalatıldı mı? Nerede ve nasıl yakalandınız? Yakalanmanızın ardından hangi koşullar altında emniyete getirildiniz? Yakalandığınız süreçte veya sonrasında herhangi bir kötü muameleyle karşı karşıya kaldınız mı?  Van avukat olarak yönelttiğiniz bu sorular sonucunda kritik bir yanıt almışsanız bir tutanak veya şerh uygulamasına mutlaka gitmelisiniz. Delillendirme sürecine de sahip çıkınız.


5. Savunduğunuz kişi savcılık tarafından serbest bırakılırsa kişinin savcılıktan ayrılma sürecine kadar ona eşlik edin. Kişiyi kolluk kuvvetlerine teslim etmeyin.


6. Mutlaka adli tıp raporunu detaylı olarak  inceleyin. Savunduğunuz kişide eğer gözle görülür yara veya saldırı izleri varsa savcının karşısında adli tıp raporuna itirazda bulunun. İtiraz beyanınızı kesinlikle tutanağa geçirtin. Adli Tıp Raporunun tekrar alınmasını sağlayın ve bundan emin olun. Bu olayı şüpheli kişinin de onayıyla bir yazı ile ilgili baro insan hakları veya çocuk hakları komisyonuna bildirin.


7. Bir şüpheli tutuklanma talebiyle sorgu mahkemesine gönderildiğinde kolluk kuvvetlerinin duruşma salonuna girmesini engellemelisiniz.


8. Şüpheli kişiye yüklenen fakat şüpheli tarafından reddedilen fiillerin yer aldığı yer gösterme tutanaklarına itiraz etmelisiniz.


9. Mahkeme aşamasında bir CMK görevlendirmesi aldıysanız bu görev tüm yargı yollarının kullanılarak karar kesinleşene kadar devam edecektir. Bu nedenle açık bırakılan yasal yolları kullanmalısınız.


10. 18 yaşın altındaki bir çocuğu savunma görevini aldıysanız dikkat edilmesi gereken bazı konular vardır. Her şeyden önce çocuğun ifadesi kolluk kuvvetleri tarafından alınamaz. Böyle bir girişimi mutlaka engellemelisiniz. Kolluk kuvvetleri tarafından zorunlu bir ifade talep edilirse, çocuğa susma hakkını kullanmasını söylemelisiniz. Ve söz konusu durumu nöbetçi savcıya bildirmelisiniz.


11. Bir müdafii olarak 5271 sayılı CMK kanunu’na hakim olmanız önerilir. Bu kanundan doğan sorumluluk ve görevleriniz her zaman devam edecektir.


12. Tüm bu görevlerinize ek olarak diğer kanunlardan ve bilhassa van avukat olarak  Avukatlık Kanunu’ndan doğan mesleki görevlerinizi de aksatmamanız gerekir. 

VAN AVUKAT CMK AVUKATININ SORUŞTURMA AŞAMASINDA GÖREVLERİ


Soruşturma aşamasında yapılan görevlerde ilk ifade yeri ağırlıklı olarak karakollardır. Ancak doğrudan savcılıkta ifadeye veya sulh ceza hakimliğinde sorguya katılmanız için görevlendirme gelmesi de elbette mümkündür.  

1. Emniyet (Polis Merkezi)

Van avukat olarak Polis merkezine gidildiğinde öncelikle şüphelinin dosyası incelenir. Bu dosyada şüpheli hakkında neden soruşturma başlatıldığı, elde edilen deliller, şahitlerin beyanları varsa, olay yeri tespit kayıtları gibi sizin olayı anlamanızı sağlayacak bilgiler bulunur. Bu esnada van ceza avukatın yanında bir TCK bulundurması önemlidir. Ardından van avukat müvekkiliyle görüşür. Çoğu polis merkezinde “avukat görüşme odası” bulunur. Burada müvekkilinizle görüştükten sonra hazır olduğunuzda polislerin önünde ifadeye geçilir. Müvekkille görüşmede Van avukat olarak suç konusu olay dışında sormanız gerekenler avukat gelene kadar işkence görüp görmediği, yemek-su vb. temel ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmadığı, ailesine bilgi verilip verilmediği gibi konulardır. Bunun dışında susma hakkına sahip olduğu da bildirmeniz gerekenler arasında. Şüpheli susma hakkını kullanmayacaksa avukatın da bulundupu bir odada polisler tarafından ifadesi alınır ve tutanağa geçirilir. 

Eğer şüpheli çocuk ise ifadesi polis merkezinde alınmaz, savcılıkta alınır. Bir suça sürüklenen çocuk (şüpheli çocuğun kanundaki karşılığı) için Van avukat olarak polis merkezine davet edilmişse yapılacak şey çocukla görüşmek ve kimlik tespit tutanağını imzalamaktır. Olağan akış içinde van  avukat müvekkiliyle görüştükten sonra şüpheli savcılığa sevk edilir. 


2. Adım: Savcılık

Şüpheli savcılığa getirildiğinde, polisler dosyasını savcıya verir ve van avukat sıraya girer. Sıra geldiğinde, Van avukat olarak şüpheliyle beraber savcının odasına girer ve burada ifadeye katışır. Savcı, şüphelinin ifadesini aldıktan sonra van ceza  avukata beyanını sorar. Somut olaya göre avukat savcıdan müvekkilinin serbest bırakılmasını veya adli kontrol hükümlerinin uygulanmasını vb. talep edebilir. Savcı, dosyayı inceleyip kişinin ifadesinin ardından bir karar verir. Verilen bu karar serbest bırakılma veya adli kontrol hükümlerinin uygulanması olabileceği gibi, şüphelinin tutuklanmasının daha uygun olacağı yönünde de olabilir. Eğer savcı, şüphelinin tutuklanması gerektiği kanaatindeyse (savcıların tutuklama kararı verme yetkisi bulunmadığından) dosyayı sulh ceza hakimliğine gönderir.

3. Adım: Sulh Ceza Hakimliği

Savcının kararı üzerine polis ve şüpheli ile beraber sulh ceza hakimliğine gider, sıraya girersiniz. Van Avukat sıra geldiğinde duruşmaya girer, şüphelinin sorgusundan sonra beyanlarını sunar. Bu sorgulama sonunda hakim, savcıyla eş fikirde olup tutuklama emri çıkarabileceği gibi şüphelinin serbest bırakılması ya da adli kontrol hükümlerinin uygulanması kararını da verebilir.

Sulh ceza hakiminin verdiği kararla beraber soruşturma aşaması tamamlanmış olur ancak hakim şüphelinin tutuklanmasına karar verirse geride son bir görev kalır: tutuklama kararına itiraz edilmesi. Söz konusu itiraz karardan itibaren 7 gün içinde yapılmalıdır. Van Avukat bu itirazı yapmadığı takdirde görev suçu işlemiş olur ve şikayet halinde baro tarafından hakkında soruşturma açılabilir.

Görüldüğü gibi soruşturma aşamasında emniyet, savcılık ve ardından sulh ceza hakimliği şeklinde üç kurum vardır. Her dosya için bu üç aşama zorunlu olarak bulunmaz elbette. Bazen savcı talimatıyla bir kimse hakkında emniyette ifade alınır ve kişi savcılığa sevk edilmez. Van ceza avukatı  görevi bu aşamada biter. Veya kişi yakalanır, emniyet müdürlüğündeki ifadesinin ardından savcılığa sevk edilir ve savcı adli kontrol kararı verirse veya kişiyi serbest bırakırsa yine sulh ceza hakimliği aşaması olmaksızın süreç tamamlanmış olur ve van ceza avukatının görevi sona erer.


YAKALAMA

Yakalama, ceza muhakemesinin seyrini sağlayabilmek, kişiyi muhakeme esnasında hazır bulundurmak ve delil elde etmek adına suç şüphesi atındaki kişinin, özgürlüğünden geçici olarak ve buna ilaveten hakim kararı olmaksızın alıkonulmasıdır . Söz konusu durumda yakalama kurumu, gerek Anayasal anlamda gerekse AİHS ve CMK kapsamında güvence altına alınan kişinin hürriyet ve güvenlik hakkının kısıtlanabileceği ayrı bir durumdur. Anayasa’nın 19. maddesinin 3. Fıkrası gereğince yakalamanın hangi durumlarda gerçekleşebileceği düzenlenmiştir. Bunlardan ilki, sanığın suçluluğuna dair güçlü bir işaretin yer almasıdır. Devamında, sanığın kaçması olasılığının bulunması, kanıtların ortadan kaldırılması ve değiştirilmesini önleme olasılığının olduğu ve tutuklamayı zorunlu kılan vakıaların olduğu anlamına gelir. Son olarak, kanunlarda belirtilen yakalama nedenlerinin bulunması halinde yakalama tedbiri uygulanabilir. 

İki tür yakalama mevcuttur. Bu türler; adli yakalama ve idari (önleme yakalaması) yakalamadır. Gözaltı kurumu için de aynı durum geçerlidir. 

C.1. Yakalama Türleri


İcra amacına göre yakalama tedbiri adli ve idari yakalama olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bu iki yakalama tedbiri ise birbirinden şüpheli kişinin yöneldiği kişi bağlamında ayrılır. Ayrıca somut bir olayla ilgili şüpheli kişinin işlediği suçtan, henüz işlenmemiş suçun da ileride işlenebilecek bir tehlikenin varlığından kaynaklanması, şüphe kavramı bağlamında söz konusu tedbirler farklılık göstermektedir. Bunun yanı sıra tedbir almaya ve uygulamaya yetkili makamlardan tedbirlerin tabi olduğu prosedürlere ve tedbirlerin düzenlendiği mevzuata kadar birçok noktada farklılıklar bulunmaktadır.

a Adli Yakalama 

Adli yakalama, kişinin suç işlediği yönünde oluşan şüphenin üzerine alınan koruma tedbiridir CMK’da düzenlenir. Bu durumda, suçun tamamlanması ya da teşebbüs aşamasında kalması fark etmeksizin, suçun işlendiğine yönelik bir şüphe mevcutsa söz konusu olan  adli yakalamadır. Adli yakalamada kaide, yakalama emri olmadan (müzekkeresiz) yakalamadır. İzinsiz yakalama durumunda - bu kavram aynı zamanda “doğrudan yakalama” veya “fiili yakalama” terimleriyle de ifade edilir - yasadaki koşulların yerine getirildiği noktada, yakalama herkes tarafından gerçekleştirilebilirken, bazı durumlarda yalnızca kanun tarafından özel olarak yetkilendirilmiş kişiler yani kolluk kuvvetleri tarafından gerçekleştirilebilir. Burada 5271 sayılı yeni Kanun ile 1412 sayılı eski Kanundaki uygulamadan ayrılarak, gıyabi tutuklamanın kural olarak kaldırıldığını, bunun üzerine yakalama emri düzenlenilmesine ilişkin işlemlerinin gerekli olduğunu hatırlatmak gerekir. Bu sebepledir ki müzekkereli yakalama istisnadır . CMK’nın 101/2 maddesi, “Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda; a) Kuvvetli suç şüphesini, b) Tutuklama nedenlerinin varlığını, c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu, gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. 

CMK, Madde 98’de yakalama emri ve nedenleri açık bir şekilde düzenlemiştir. Yakalama emri gerek soruşturma evresinde gerek de kovuşturma aşamasında çıkabilir. Muhakeme sonrasında da yakalama emrine başvurmak mümkündür. Yakalama tedbirinde yetkili makam genel olarak savcılık ve adli kolluktur. Buradaysa yakalamanın özelliğine göre, hakim, mahkeme, savcı ya da kolluk amiri tarafından yakalama düzenlenebilmektedir. Burada kural, hakim /mahkeme tarafından yasal düzenleme ışığında verilen tutuklama emridir. Denilebilir ki burada söz konusu yetki doğrudan bir yetkidir. Bunlar dışındaki makamların yetkisiyse doğrudan olmayan, sınırlı ve kanunda tahdidi şekilde belirtilmiştir. 

b- İdari Yakalama (Önleme Yakalaması) 

İdari yakalamayla ilgili usul ve esaslar PVSK’nda belirtilmiştir. PVSK 1 ve 2. maddeye göre kolluk kuvvetlerinin bir tehlikenin önüne geçilmesi noktasında genel nitelikte bir görevi söz konusudur. Bu noktada idari yakalama da kamu düzeni ve güvenliğini sağlamak için başvurulan bir tedbirdir. Tıpkı adli yakalamadaki gibi, yakalama yetkisi kolluk kuvvetlerine aittir. Konuya dair önemli düzenlemeler PVSK’nda yer alan madde 13 ve madde. 4/A’dır. Yakalanan kişiye yakalanma nedeni, yakınlarına haber iletme hakkına sahip olduğu tıpkı adli yakalamadan bir farkı olmadan izah edilmek zorundadır. 

İdari yakalamada suç henüz oluşmamıştır. Ortada bir suç şüphesi mevcutsa bundan sonra adli yakalama söz konusu olacaktır. Yani adli yakalama türünde suçun tamamlanması ya da teşebbüs aşamasında kalmış olmasına ilişkin bir şüphe mevcutken idari yakalama türünde henüz suç işlenmemiştir. Burada şüphe, suçun gelecek bir zamanda işlenebileceği veya tehlike doğabileceğine yöneliktir. 


YAKALAMANIN GERÇEKLEŞTİRİLMESİ USULÜ

1 Yakalamanın Şekli

 Yakalama, kişinin fiziksel hareket alanının kısıtlanma durumu ile denetim ve gözetim altına alınması anlamına gelir. Yakalamanın belirli bir şekle bağlı olduğunu söylemek doğru olmayacaktır. Yakalamanın sonucunda kişinin hareket özgürlüğünü ortadan kaldırılmak yeterlidir. Ancak yakalanacak kişiye yakalama tedbirinin uygulanacağını önceden bildirmek gerekli değildir (müzekkereli yakalama halleri saklıdır). 

2- Cumhuriyet Savcısına Bilgi Verilmesi 

Yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet savcısına hemen bilgi verilerek, emri doğrultusunda işlem yapılır. (CMK md. 90/5) CMK’nın yürürlüğe girdiği ilk şeklinde, kolluk kuvvetlerince yakalanan kişi, Cumhuriyet savcısının karşısına çıkartılmaktaydı ancak 25.05.2005 tarih ve 5333 sayılı Kanun değişikliğiyle söz konusu uygulamadan vazgeçilmiştir. Bunun yerine savcının emri üzerine harekete geçilmesi kifayetli görülmüştür. Yakalanan kişi, savcının talimatıyla serbest bırakılabilir, gözaltına alınabilir ya da doğrudan Cumhuriyet savcısının karşısına çıkarılabilir.

3- Yakalamanın Zamanı ve Yeri 

Yakalamanın zamanı açısından herhangi bir özellik sunmak doğru olmayacaktır. Yakalama gündüz vakitlerinde gerçekleşebileceği gibi, aynı zamanda gece saatlerinde de gerçekleşebilir. Ancak bu, yakalanma yerine göre değişiklik gösterebilir. Yakalanma yeri; konut, iş yeri veya başka bir kapalı alan ise, yakalanacak kişi burada kendi iradesiyle bulunmaktaysa, yakalama gayesiyle uygulanan tedbir artık arama özelliğini alır. Kanunun 118. maddesinde göre: “Konutta, iş yerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde arama yapılamaz.” Ancak bu hükmün istisnası da suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan haller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalardır .


4- Yakalanan Kişi İçin Alınacak Önlemler ve Yakalanana Karşı Zor Kullanma Yetkisi

Yönetmelik, ilgili önlemlere yönelik düzenlemeleri 6. maddede şu şekilde belirtmektedir: “Yakalanan kişinin kaçmasını, kendisine ve başkalarına zarar vermesini önlemek amacıyla kaba üst araması yapılarak, silah ve bunun gibi unsurlardan arındırılması sağlanır.” (YGAİY md. 6/2) Bu durum için ayrı arama kararına gerek duyulmaz. Kanıt elde etmek için ayrı bir arama yapılamaz. Öte yandan, kişinin kaba bir üst aramasıyla bir silah taktığına dair ortada bir şüphe varsa yakalanan kişinin kıyafetlerine de bakılabilir.  Eğer yakalanan kişi gözaltına alınacaksa ve intihar ya da açlık grevi gibi yollarla kendine zarar verme şüphesi mevcutsa söz konusu tehlikelerin  önüne geçilmesi adına hususi olarak bir koruma sağlanır. Bu, sözleşmenin 2. maddesi ile güvence altına alınan yaşama hakkının bir gereğidir .

Zor kullanma yetkisi kapsamında kolluk görevlisi, “...görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir. Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir” (PVSK md. 16/1) Buradaki bahsi geçen yetki kanundan doğan bir yetkidir. Kolluk kuvvetlerinin kullandığı cebirdeki  amaç haksız eyleme karşı bir tepkidir. Kolluk kuvvetleri bu tepkiyi görevi nedeniyle verir. Fakat kolluk kuvvetlerinin yetkilerinin sınırlı olduğu ve kolluk kuvvetlerinin zor kullanma durumlarında kolluk kuvvetlerininin denetime tabi olduğu eklenmelidir. Nitekim bu yetkinin aşamalı bir şekilde, kanuni sınırlar içinde ve orantılılık (ölçülülük) ilkelerine uygun olarak kullanılabilir.

5- Yakalama Sebebi ve Hakların Hatırlatılması 

Kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirleri aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanuni haklarını derhal bildirir. (CMK md. 90/4, md. 147/1 ve YGAİY md. 6/4) Söz konusu nedenlerden dolayı yakalama işlemi karışıklığa neden olmayacak şekilde açık olmalıdır. Kişinin tutuklanma nedenini ve hakkındaki iddiaları öğrenmesi son derece önemlididr. Çünkü ancak bu şekilde kişi iddiaları çürütmek için savunma yapabilecektir. 

6- Yakalama İşleminin Tutanağa Bağlanması 

Yakalama işlemi CMK 97 md kapsamında tutanağa bağlanmıştır. Bu kayıtta yakalanan kişinin hangi suçtan dolayı, hangi şartlar altında, hangi yer ve saatte yakalandığı, kim ya da kimler tarafından yakalandığı, hangi kolluk görevlisinin kendisini tanımladığı, haklarının tam olarak açıklandığı açık bir biçimde yazılır. Tutanak tutmak; yakalamanın açık ve net hale getirilmesi ve bu işlemlerin muhakemenin açısından kanıt özelliği taşıyarak gerçekleştirilmesi oldukça önemlidir. AİHS ve iç hukuk tarafından tanınan ve kişinin hürriyet ve güvenlik haklarının güvence altına alındığı söz konusu hakların kullanılması, kayıtların tutulması durumu nedeniyle önem taşır. Aynı zamanda bu tutanaklar, Yargıtay denetimi noktasında önemlidir ve hukuka aykırılık iddiası durumunda birer ispat aracı olarak uygulanacak delillerden biridir. Yargıtay, 28.05.2018 tarihli kararında yerel mahkemenin kararını bozmuştur; ilgili tutanak ve belgeler incelenmeden suçun ve suçla ilgili mağduriyetin meydana geldiğini, eksik incelemenin hukuka aykırı olacağını belirtti ve ilgili tüm belgelerin iddiaları netleştirecek  bir ispat aracı olduğunun altını çizdi.

YAKALAMANIN SONA ERMESİ

Gözaltı, tutuklanan bir kişinin, yetkili bir hakim huzuruna çıkarılıncaya veya serbest bırakılıncaya kadar yasal süre içinde sağlığına zarar vermeyecek şekilde, hakkındaki işlemleri tamamlamak üzere, kanunen verilen yetkiyle yakalama emri olmadan özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanması veya alıkonulmasını ifade eder. Yakalanan kişinin doğrudan gözaltına alınması şart değildir. Çünkü tutuklanan kişinin serbest bırakılmasına gerekçe sağlayacak durumların varlığında sözkonusu tedbire başvurulması gerekmez. Bunun dışındaki hallerdeyse gözaltı kararı soruşturma sürecinde, yazılı ya da sözlü olmak suretiyle savcı tarafından verilir. Gözaltına alınan kişi tutuklama emri çıkarılmadıkça tutuklu olarak değerlendirilmez. Hakkında hüküm henüz açıklanmadığından şüpheli kişinin hükümlü statüsünün bulunmadığını söylemek mümkündür. Sözkonusu durumda şüpheli kişinin tutukevine veya cezaevine yerleştirilemeyeceği açıktır. Fakat muhakemenin gidişatı açısından eğer kişinin, özgürlüğünün kısıtlanmasının sürdrürülmesi gerekiyorsa bu durumda kişi, hakim huzuruna çıkarılacağı zamana değin nezarethane ya da gözetim yerlerinde kolluk kuvvetlerinin kontrolüyle tutulur. 

Gözaltı şartları da kanunla açıkça belirtilmiştir. Gözaltının uygulanabilmesi ilk olarak soruşturmanın gidişatı açısından bu tedbirin uygulanması zorunlu olmalıdır.  Başka bir şart ise, kişinin suç işlediğine dair şüpheyi gösteren "somut delillerin" varlığıdır. Gözaltı tedbiri uygulanan kişinin veya kişilerin; insani haklarının kısıtlandığı göz önüne alındığında, hem AİHS hem Anayasa hem de CMK gereğince; konuşmama, savunan kişinin hukuki yardımından yararlanma, ifade verme, kendi lehine delillerin bir araya getirilmesini isteme, akrabalarına bu durumun bildirilmesini talep etme, gözaltı kararına itiraz gibi hakları bulunmaktadır.


Gözaltı (Adli Gözaltı) ve Muhafaza Altına Alma (İdari Gözaltı)

Usul ve esasları CMK’ya göre belirlenen bir suç şüphesiyle yetkili makamlarca verilen, yukarıda belirtilen adli gözaltı tedbirine ek olarak, amacına göre yakalamada olduğu gibi idari gözaltı şeklinde de uygulanabilir. Bu durumda tedbirlerin yönlendirildiği amaçlar doğrultusunda; adli yakalama, adli gözaltıyla; idari yakalama ise idari gözaltıyla sonuçlanacaktır.  YGAİY 4. md’ye göre idari gözaltı, kanunun izin verdiği hallerde sağlığına zarar vermeyecek şekilde ve ilgili kurum ve kişilerce teslim edilene kadar gerekli ölçüde yetkili makama getirilmesi gereken kişilerin özgürlüklerinin kısıtlanmasını ve alıkonulmasını tanımlar. 

Yakalanıp emniyet teşkilatına teslim edilen veya doğrudan emniyet teşkilatı tarafından yaklanan kişiler hakkında Cumhuriyet savcısına derhal bilgi verilir. Cumhuriyet savcısının emrine göre işlem yapılır. Bu durumda savcılık tarafından kişi ya serbest bırakılacak ya da gözaltı kararı verilecektir. CMK 91/1’e göre bir kişi Cumhuriyet savcılığı tarafından bırakılmazsa soruşturmayı tamamlamak için gözaltına alınır. 5271 sayılı CMK döneminde gözaltı, yakalamadan farklı şekilde bir koruma tedbiridir. Ayrı bir kararla alınan farklı bir usul sürecidir. 

Gözaltı bir koruma önlemi niteliği nedeniyle, özgürlüğü geçici olarak kısıtlamaktadır. Esasında gözaltına alınan kişi masumiyet karinesinden yararlanmaktadır, bu nedenle kişi suçlu değildir. Kişi hakkında da henüz bir hüküm verilmemiştir. Kişi sadece suç şüphesi taşımaktadır. Kişinin hazır bir halde olması, muhakeme noktasında gerektiğinden bu tedbir uygulanmaktadır. Gözaltı, muhakemenin gerektirdiklerinin sağlanabilmesi adına bir araçtır. 

GÖZALTI ŞARTLARI

Gözaltı, kişinin temel hak ve özgürlüklerini sınırlayan bir koruma önlemidir. Bu nedenle belirli katı şartlara tabidir. CMK md. 91’in 2. fıkrasına göre gözaltı önleminin uygulanması soruşturma açısından bu tedbirin zorunlu olmasına ve suçun işlendiğine dair şüpheye işaret eden somut delillerin mevcudiyetine bağlıdır. Sözkonusu durumda, CMK’nın 90. maddede yer alan yakalama ile ilgili şartlar yalnızca yakalama koruma tedbiriyle ilgilidir. Bu şartlar altında yakalanan hiç kimse doğrudan gözaltına alınmayacaktır. Ayrıca CMK 90. Maddede ifade edilen koşullar dahilinde; yakalanan kişinin gözaltına alınıp alınmayacağı konusunda ise CMK 91/2. Md.de  yer alan koşullar açısından bir değerlendirme yapılacaktır.



YAKALAMA İŞLEMİ VE GÖZALTI KARARLARININ DENETİMİ 

Gözaltına alınmayı gerektiren herhangi bir sorun yoksa veya yakalama nedenleri ortadan kalkarsa, tutuklanan kişi cumhuriyet savcısının emriyle derhal kolluk kuvvetleri tarafından serbest bırakılır. Yakalamaya, gözaltına alma ya da gözaltı süresi kararlarının uzatılmasına karşı itiraz ve denetim yöntemi mümkündür. Çünkü özgürlüğü kısıtlayan bu önlemlerin hukuka aykırı olarak uygulanması halinde hak yitiminin engellenmesi ve mağduriyetlerin çözülmesi, insanın sahip olduğu haklara saygı duyan hukuk devleti ilkesinin de gereğidir. Gözaltı sürecindeki işlemlerin mümkün olabildiğince kısa bir zamanda tamamlanması gerekliliği, keyfiyete bağlı yapılan uygulamaların hukuka aykırı gerçekleşebileceği unutulmamalıdır. İtirazın sulh ceza hakimi tarafından değerlendirilmesi, gözaltına alınan kişinin hakim karşısına çıkarılma hakkının bir gereğidir. Söz konusu denetim, hakimin karşısına çıkarılan kişinin yakalanmanın muhatabı olması gereken kişi olup olmadığının değerlendirilmesi ile sınırlı olmamakla birlikte, yakalanmanın yasallığının ve müteakip işlemlerin incelenmesini de içerir.

CMK’nın 91/5. Maddesi ve YGAİY’nin 15. Maddesi gereğince denetim talep hakkına sahip kişiler;

 - yakalanan kişi,

 - yakalanan kişinin savunucusu ya da yasal temsilcisi,

 - yakalanan kişinin, eşi ya da birinci veya ikinci derece kan akrabalarıdır. 

Bu maddeler gereğince hak sahipleri sulh ceza hakimliğine müracaat edilecektir. Tutuklanan kişinin dilekçesi en süratli şekilde yetkili hakime teslim edilir. Sulh ceza mahkemesi, başvuruyu belgeler üzerinden derhal inceleyecek ve talep en geç yirmi dört saat içerisinde sonuçlandıracaktır. Tutuklama, gözaltı veya gözaltı süresinin uzatılmasının uygun olduğu sonucuna varılırsa başvuru reddedilir. Aksi takdirde tutuklanan kişinin soruşturma belgeleri ile birlikte derhal Cumhuriyet Savcılığına sunulmasına karar verilecektir.

GÖZALTININ SONA ERMESİ


Gözaltının sonlanması hakkında konuşabilmek için, tedbirin uygulanması adına gerekli şartlara sahip olan yasaya uygun olarak bir gözaltı kararının verilmesi gerektiğine şüphe yoktur. Çünkü yakalanan, önce savcının kolluk kuvvetlerince ihbarı üzerine ve ardından Cumhuriyet savcısının tahliye emri üzerine serbest bırakılabilir. Öte yandan yakalamanın sonlanmasına ilişkin şartlar belirlenmemiş ve gözaltı kararı verilmişse bazı durumlarda tedbirin uygulanması da sona erecektir. Nitekim, kanunda belirtilen azami gözaltı sürelerinin sona ermesinin ardından kişinin hakkında farklı işlem yapılmazsa kişi otomatik olarak serbest bırakılır. Yakalanan kişinin sürecinin imkan dahilinde olan en erken zaman diliminde tamamlanması önemlidir. Savcının emriyle gözaltına alınan kişi, gerekli usul işlemlerinin tamamlanmasından sonra hemen Cumhuriyet savcılığına gönderilir. Bir kişi tutukluluk süresinin bitiminden sonra savcı tarafından sulh ceza hakimliğine sevk edilmezse serbest kalır.

Son olarak, nihai hal, Cumhuriyet savcısının; gözaltı işlemi uygulama veya gözaltı tedbirini uzatma emirlerine karşı, sulh ceza hakimliğine başvurusu üzerine, gözaltı tedbirinin hakim kararıyle feshedilmesidir. Söz konusu durumda itiraz üzerine yapılan denetimin sonucunda  hakim kişinin serbest bırakılması kararını alabilir. Alınan karar hemen uygulanır. Aksi takdirde hakim adli kontrol veya tutuklama kararı verir. Her iki durumda da gözaltı tedbiri hakimin kararı üzerine sona erer.

SONUÇ

Maddi ceza hukukuna konu olan davaların ispatı; olayı simgeleyen kanıtların analiz edilmesi, vicdani bir kanıya varılması ve bunun sonucunda maddi gerçeğe varılmasıyla mümkündür. Tüm bu süreç, ceza muhakemesinin sürdürülmesi yoluyla sağlanmaktadır. Olayın kanıtı; demokratik bir toplumda, toplumun yüksek çıkarlarının ve insan haklarının ve özgürlüklerinin korunması için esastır. Denilebilir ki, eylemi gerçekleştirdiğinden şüphe duyulan kişinin özgürlüğünün kısıtlanmasıyla muhakemenin sağlıklı işleyişi sağlanabilir. Zıttı durumda muhakeme sürecinden umulan fayda elde edilemeyebilir ve kamu çıkarları karşılanamayabilir.

Van ceza avukatı makalesinin devamında Bahsi geçen kısıtlamalar, “koruma tedbirleri” yargılama süreci üzerinde olumlu bir etkiye sahipken şüphelinin/sanığın hakları üzerinde olumsuz bir etkiye sahiptir.  Çalışmanın konusunu oluşturan “Yakalama ve Gözaltı” kurumları birer koruma önlemleridir. Öyle ki toplumun yüksek çıkarının muhafaza edilmesi ve demokratik rejimin sürdürülmesine yönelik ilgili tedbirler, şüphe taşıyan kişinin AİHS 5. ve Anayasa 19. Madde  tarafından düzenlenen kişinin özgürlük ve güvenlik hakkına dair belirli kısıtlamalar getirebilir. Hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı nitelikte olmaları nedeniyle yakalama ve gözaltı tedbirleri üzerine yasal düzenlemeler oldukça açık bir şekilde ele alınmalıdır. Tedbirin muhatabı kişinin teminatı olarak savunma hakkı dahilinde bazı hakları olmalı, ilgili düzenlemeler uluslararası düzenlemelere ve aynı zamanda taraf sözleşmelere paralel olarak ele alınmalıdır. Son olarak hukuki düzenlemeler herkese uygulanmalıdır.

Hukukun üstünlüğü ilkesinin korunması için çalışma kapsamında ele alınan hukuki eksiklerin giderilmesini esas kabul ediyoruz. Ancak, anayasal değerlere içeren, evrensel hukuka paralel olan yasal düzenlemeler kusursuz olsa bile bunlar sadece düzenlemelerdir. Bu hükümlerin; ayrım gözetilmeksizin herkese uygulanması sorunların çözümü noktasında tek yöntemidir. Devletin devamlılığı, eşitlik ve adalet anlayışlarının bütün topluma yayılması ve kabul görmesine bağlıdır.